Sende Aktif ol Sende Dunya OL Sende Aktif-Dunya Gibi OL

Deyimler-3

 

1-2-3-4-5-6-7-8-9-SoN

“C” Harfiyle Başlayan Deyimler                               

Cadı kazanı:
Fesadın ve dedikodunun çok olduğu, herkesin birbirine düştüğü, türlü düşmanlıkların kaynaştığı, hile ve düzenlerin kurulduğu yer.

Caka satmak: Çalım satmak, gösteriş yapmak.

Cambul cumbul: Pek sulu, suyu bol (yemek için).

Cana can katmak: İnsanda yaşama sevincini artırmak; insana neşe, heves ve iç gücü vermek.

Can alacak yer (nokta): Bir şeyin en önemli yeri, en temelli noktası.

Cana minnet (bilmek): İhtiyacı olduğu hâlde arayıp da bulamadığı şeylerden saymak.

Can atmak: Herhangi bir şeye sahip olmayı, ya da herhangi bir şeye erişmeyi çok istemek.

Can borcunu ödemek: Ölmek.

Cana yakın: Sevimli, sokulgan, insana pek sıcak davranan.

Can baş üstüne: İstenilen, arzu edilen şeyin büyük bir memnunlukla yapılacağını anlatır.

Can çekişmek: Ölmek üzere bulunmak.

Can damarı: Bir şeyin en önemli noktası, en mühim unsuru; bir şeyin yaşaması için en önemli araç.

Can damarına basmak: Bir işin en önemli noktası üzerinde durmak, ya da bir şeyin en duyarlı noktasını açığa çıkarmak.

Can dayanmamak: Bir acı, üzüntü, sıkıntı ve istek karşısında direnme gücü kalmamak; dayanıklılığı yitirmek.

Can düşmanı: Öldürmeyi bile düşünen, aşırı kin ve düşmanlık besleyen, dost olmayan.

Can evi: 1. Yürek. 2. En duyarlı bölge.

Can evinden vurmak: En etkileyici, en can alıcı yönden saldırmak; bir daha yaşama imkânı kalmayacak şekilde vurmak.

Can havli ile: Ölüm korkusundan kaynaklanan güçlü bir tepkiyle (bir eylem yapmak).

Canı burnuna gelmek: Bir şey yaparken çok zorluk çekmek, bunalmak.

Canı (gönlü) çekmek: Bir şeyi istemek, istek duymak, çok arzulamak.

Canı çıkmak: 1. Ölmek. 2. Çok yorulmak. 3. Çok yıpranmak.

Canı gitmek: Önem ve değer verdiği, beğendiği bir şeye zarar gelecek diye çok korkmak, kaygılanmak.

Canına değmek: 1. Çok hoşlanmak, yararına yapılan işten ötürü çok sevinmek. 2. Ruhu şad olmak.

Canına kıymak: 1. İntihar etmek, kendini öldürmek. 2. Acımadan öldürmek. 3. Kendini yoracak, yıpratacak kadar iş görmek.

Canına okumak: 1. Bir kimseye büyük bir zarar vermek, kötülük etmek. 2. İyi bir şeyi kötü hâle getirmek, heder etmek, harcamak.

Canına tak demek: Sabrı kalmamak, bir sıkıntıya dayanamaz duruma gelmek.

Canına yandığım (yandığımın): Kimi zaman sevgi ve hayranlık, kimi zaman da kızgınlık ve öfke gibi duyguları anlatmak için kullanılır.

Canına yetmek: Bezmek, bıkmak, bir zorluğa dayanamayacak duruma gelmek.

Canından bezmek: Çektiği sıkıntılar yüzünden içinde olduğu hayatı artık istemeyecek bir duruma gelmek.

Canını almak: Öldürmek.

Canını bağışlamak: Öldürebileceği bir kişiyi öldürmekten vazgeçmek.

Canını dişine takmak: Büyük sıkıntıları, tehlikeleri göze alarak bir işi başarmaya çalışmak.

Canını sokakta bulmak: Sağlığını koruması, kendini yıpratmaması ve tedbir alması gerektiğini anlatmak için kullanılır.

Canının içine sokacağı gelmek: Birine karşı büyük ölçüde sevgi duymak, birinden çok hoşlanmak.

Canını vermek: 1. Hiçbir şey esirgememek. 2. Bir şey uğrunda en değerli varlığını feda etmeye, hatta ölmeye hazır olmak. 3. Bir şeye aşırı ölçüde düşkün olmak.

Canını yakmak: 1. Fizikî acı vermek. 2. Bir kimseyi zarara ya da sıkıntıya sokmak; üzmek, kaygılandırmak.

Canı tatlı: Acıya, üzüntüye ve sıkıntıya katlanmayan.

Canı tez: Sabırsız, beklemeye tahammülü olmayan, ivecen.

Canı yanmak: 1. Fizikî bir acı duymak. 2. Bir işte zarar görmek, manevî bir üzüntü duymak.

Can kalmamak: Gücü, kuvveti kesilmek; bitkin bir duruma düşmek.

Can kaygısına düşmek: Her şeyi bırakıp, içine düştüğü tehlikeden varlığını kurtarma ve koruma çabasında olmak.

Can kulağıyla dinlemek: Kendini vererek, büyük bir dikkatle dinlemek.

Canla başla: Seve seve, her türlü zorluğa göğüs gererek, var gücüyle, hiçbir fedakârlıktan kaçınmayarak.

Canlı cenaze: Çok zayıf, güçsüz, zayıflıktan kemikleri çıkmış kimse.

Canlı yayın: Kişilerin ses ve davranışlarını o anda ve doğrudan doğruya veren radyo ve televizyon yayını.

Can pazarı: Herkesin kendi canının kaygusuna düştüğü ve kendi canını kurtarmaya çalıştığı tehlikeli bir durum, yer.

Can sağlığı: Esenlik, kişinin sağlıklı olması.

Can sıkıntısı: Yapılacak iş ve bir şeyle oyalanma imkânı bulamamaktan duyulan tedirginlik, içine düşülen bunalım.

Can vermek: 1. Ölmek. 2. Ruha güç vermek, yaşar duruma getirmek. 3. Bir şeyi çok ister olmak.

Can yakmak: 1. Üzmek, acı vermek. 2. Zulmetmek, eziyet etmek. 3. Bir kimseyi büyük zarar ve ziyana sokmak.

Can yoldaşı: Yalnızlıktan kurtulmak için birlikte yaşanılan kimse.

Cart curt etmek: Göz dağı vermek ya da övünmek amacıyla abartılı konuşmak.

Cart kaba kâğıt: Yüksekten atan, yapamayacağı şeyleri yapar gibi konuşan, çalım satan kimselere karşı söylenen küçümseme ünlemi.

Cebi delik: Parasız, cebinde para tutmasını bilmeyen.

Cebini doldurmak: Karşılaştığı fırsatları değerlendirerek bol para kazanmak.

Cehennem azabı: 1. Çok büyük sıkıntı, eziyet. 2. İman etmeyenlerin, kâfirlerin, günahkârların cehennemde çekecekleri ceza.

Cehennem olmak: Defolup gitmek.

Cemaziyülevvelini bilmek: Bir kimsenin herkesçe bilinmeyen, geçmişteki kötü bir yönünü veya kötü durumunu bilmek.

Cendereye sokmak: Çok sıkıştırmak, manevî baskı altına almak.

Cevabı yapıştırmak: Karşısındakinin, beklemediği, ters, güç duruma düşürücü bir cevap vermek.

Ciğeri beş para etmemek: Değersiz, kendisine güvenilmez, korkak, aşağılık (bir kimse olmak).

Ciğerimin köşesi: 1. Çok sevdiğim. 2. Sevgili evlâdım.

Ciğerini okumak: Karşısındakinin gizli düşüncelerini bilmek, aklından geçenleri anlamak.

Ciğerini sökmek: Bir kimseyi büyük ölçüde zarar ve ziyana uğratmak.

Cin çarpmışa dönmek: Neye uğradığını anlayamayacak kadar kötü duruma düşmek.

Cin fikirli: Zeki, çok kurnaz, her zaman kendi çıkarını kollayan, çok anlayışlı.

Cinler cirit (top) oynamak: Bir yerin ıssız, ürküntü verir olduğunu anlatmak için kullanılır.

Cinleri başına toplamak: Öfkelenmek, kızmak, çok sinirlenmek.

Curcunaya çevirmek (veya döndürmek): Bir yeri kargaşa, şamata, gürültü patırtı ile doldurup kimsenin ne dediğini anlamayacak hâle getirmek.

Cümbür cemaat: Topluca, hep birden.

Cümle kapısı: Konak, saray gibi büyük binaların ana giriş kapısı.

Cüret etmek: Ataklık etmek, yüreklilikle davranmak.

1-2-3-4-5-6-7-8-9-SoN

 

 

 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol